top of page

Hayatın Eşik Taşları

Güncelleme tarihi: 25 Oca


Köy okuluna, yeni taşınan çocuğun adını kimse öğrenemedi. Ne zaman sınıfa girse, hep bir çekingenlik, hep bir köşeye sinmişlik... Oysa onun yerine oturmak isteyen çok olmuştu. Ama o hep pencere kenarındaki o küçük masaya çekilmişti. Dışarının gri manzarasına bakarak düşünürdü; kimseye ne bir selam verir ne de bir soru sorardı.


Ahmet'in sessizliği, sınıfın neşesi için bulunmaz bir fırsattı. Çocuklar onu "gizemli" diye etiketlemiş, adına türlü lakaplar takmışlardı. "Uzaylı" diyenler mi dersin, "Kaçak Prens" diye dalga geçenler mi... Bir gün teneffüs zili çaldığında, sınıfın kabadayısı Selim, Ahmet'in sırasının başında dikildi. "Hey, uzaylı!" dedi Selim, "Buraya neden geldin? Bize köyden ne getirdin?"


Ahmet, gözlerini yere dikti. Sözcükler boğazında düğümlendi. Konuşmak istiyordu, ama sesini bulamıyordu. Sessizliği, Selim ve onun çetesinin kahkahaları arasında boğulup gitti. Kitaplarını toparladı ve sırasından çıkmadan köşeye çekildi. Selim'in bir süre daha sataşmaları devam etti, ama Ahmet'in tepkisizliği onu daha çok hırslandırdı.


Ertesi gün, Ahmet'in çantası bahçede boşaltılmış, kitapları çamurun içinde bulunmuştu. Çocuklar bir yandan oyun oynuyor, bir yandan da onun çaresiz haline gülüyorlardı. Ama Ahmet yine susuyordu.


Bir akşam eve döndüğünde, annesi onun sessizliğini fark etti. "Ahmet," dedi, "neden böylesin oğlum? Bir derdin mi var?" Ahmet, başını kaldırmadan mırıldandı: "Anne, herkes benimle dalga geçiyor. Onlara ne yaptım ki?"


Annesi, Ahmet'in saçlarını okşadı. "Oğlum," dedi, "insan bazen konuşarak anlatamaz derdini. Ama unutma, her taşın bir sabrı vardır. Kendine inan ve dik dur. İnsanlar, zayıf sandıkları yerden vururlar. Sen o yeri güçlendir."


Ahmet, annesinin sözlerini düşündü. Bir sabah, çantasına bir defter aldı. Sınıfa girdiğinde, Selim yine onu bekliyordu. Ancak bu kez Ahmet, sessizce sırasına oturmadı. Pencere kenarına yürüdü ve defterini açtı. Yavaşça yazmaya başladı. Çocuklar merakla toplandı. Ahmet'in defterindeki yazılar bir şiirdi:


Görmüyor musunuz?

Karanlığın içine saklanmış yıldızları,

Sadece sessizlikten doğan fısıltıları

Ve belki de hayatın en acı taşlarını.


Selim, önce alaycı bir kahkaha attı. Ama Ahmet başını kaldırıp gözlerinin içine baktı. "Sen de içindeki karanlığı biliyorsun," dedi Ahmet, "ve bu yüzden korkuyorsun. Ama unutma, yıldızlar karanlıkta parlar."


Bu sözlerden sonra sınıfta bir sessizlik oldu. Selim ne diyeceğini bilemedi. Ahmet, defterini kapatıp sırasına oturdu. Belki zorbalık o anda bitmedi, ama o gün Ahmet, kendi yıldızını bulmuştu.


Akran zorbalığına ses ver.

•Kendine Güven: Kendinizi ifade edemediğinizde, başkaları sizi ezmek isteyebilir. Gücünüzü keşfedin ve sınırlarınızı çizin.

•Destek Alın: Zorbalıkla mücadelede yalnız değilsiniz. Ailenize, öğretmenlerinize ya da bir arkadaşınıza durumu anlatın.

•Sözle Savunma: Sözler güçlüdür. Zorbalara karşı net ve kararlı bir şekilde konuşun.

•Yazıya Dökün: Duygularınızı bir günlük ya da şiir yoluyla ifade edin. Bu, hem rahatlatıcıdır hem de sizi güçlü hissettirir.

•Empati ve Cesaret: Zorba ile göz göze gelin ve cesur bir şekilde konuşun. Çoğu zorba, karşısındaki kişinin kararlılığından çekinir.


 
 
 

Yorumlar

Yorumlar Yüklenemedi
Teknik bir sorun oluştu. Yeniden bağlanmayı veya sayfayı yenilemeyi deneyin.
bottom of page